Ölüm


Ölüm

Ölüm

Delice bir koşuşturma içinde hayatımız geçip gidiyor. Ölüm için koşuyoruz aslında. Hiç bitmeyeceğini sandığımız ömrümüz tıpkı bir kum saatinin içinde akıp giden kum tanecikleri gibi hızla tükeniyor. Hayatımız aslında çok daha kısa ama bizim hayallerimiz birkaç ömre sığmayacak kadar fazla olduğu için yarını düşünmekten bugünü yaşayamıyoruz..

Hayallerimiz o kadar çok ve çeşitli ki belli başlıklar altında toplamak neredeyse mümkün değil.. Kimisi yeni bir araba hayali kurarken kimileri yanında bombaların patlamadığı, insanların ölmediği bir yerde yaşamayı nefes almayı hayal ediyor. Hayalleri bitmiş tükenmiş bir insan için ölmek çok zor değil ama pek çok hayal kuran ve bu hayallerin en azından bazılarını gerçekleştirme kudretine sahip birisi için tüm sahip olduklarını ve hayallerini bırakıp gitmek çok zor işte.. Sizin yanınızda hayat dolu birisi öldü mü hiç??? Benim öldü. Hem de ölümü hiç düşünmediği, hayata en çok bağlı olduğu ve hayaller kurduğu bir anda gözlerimizin önünde kalp krizi geçirip öldü. Ölmesini izlemekten ve ambulans beklemekten başka hiçbir şey yapamadık. Ben onun gözlerinde hayatta kalma mücadelesini, isteğini, ölümün verdiği korku ve ızdırabı, şaşkınlığı velhasıl bir insanın o anda yaşayabileceği tüm kötü duyguları gördüm. Şimdi düşünüyorum da acaba oradan yürüyerek çıkamayacağını, Azrail’in onu oracıkta beklediğini bilseydi, yine öyle hevesle, koşarcasına gelir miydi??? Hiç sanmıyorum.

Madem ölüm bu kadar yakınımızda o zaman neden çok uzun vadeli planlar yapıp o istekleri bitip tükenmek bilmeyen egomuzu tatmin etmek için bu kadar çabalıyoruz ki? Elbette yatıp ölümü bekleyelim demiyorum ama sizce de bu kadar hırs gereksiz değil mi? Çoğu zaman bencilce olan hayallerimizi gerçekleştirmek için bazen başkalarını dahi ezip geçmeye değer mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sohbet - Sohbet - Sohbet - Sohbet - Mobil Sohbet - Sohbet - Sohbet - Forum -